Feeds RSS

9 Haziran 2010

Beni kendine aşık et!

Aşk zaten kendi başına zorken nedense daha da zorlarını seçmek ya tesadüf ya da kader. Kadere çok inanan bir insan değilimdir aslında ancak her seferinde kendime “yuh artık bu kadarı da fazla” dedirtecek birşey buluyor olmam da alınyazısından başka birşey olamaz. Kadere sadece bu noktada boyun eğiyor ve artık bu olup bitenleri çok da kafama takmamaya özen gösteriyorum. Kafama takmamak derken bu imkansızlıkların peşini bırakmak mı? Asla! Daha da zoru gelsin, daha çok kafamı kurcalasın, günümü meşgul etsin, işimden alıkoysun, telefonumla aramdaki göz teması arttıkça artsın... beni hayatta tutanın bu olduğuna karar verdim. Kesinlikle aşka tapan biri oldum çıktım.

Kadınlar için derler ya “onlar çiçektir, narindir, ince duyguları vardır” diye... aşık olan adama bu ince duygulu varlıkların neler yapabildiğini de daha yakından inceleme imkanı buldum böylece. Bizzat kendi üstümde yaptığım deneylerde o narin, ince belli, fidan boylu kızlarımızın içlerinde nasıl küçük canavarcıklar barındırdığını gözlemledim. Daha geçen seneye kadar bu canavarcıkların farkında olmadığımı da belirtmek isterim. Hayatımda aldatmayı aldatılmak kadar incitici ve aşağılayıcı bulduğum için “bitti” kelimesi dudaklardan dökülmeden yeni sulara yelken açmadım. Neticesinde 12 yıl içinde ciddi diyebileceğim 3 tane uzun süreli ilişki yaşadım. Biri biterken diğeri başlamıştı bile. En son ilişkimde aldatılınca artık dinlenmem gerektiğine kanaat getirip beklemeye başladım. İşte böylece paralel evrende farklı bir dünya olduğunu da görmüş oldum. Bu şehirde aslında erkekler için ne kadar çok nimet varmış da haberim yokmuş! Ne oldum delisi olup önüme gelen herkesle birlikte olmadım ama. Sonuçta birşeylerin hala kutsal olduğunu ve öyle kalması gerektiğini düşünen insanlardanım. Ruhları ve bedenleri harcadıkça harcanmayı ve tüketilmeyi de göze alıyoruz aslında. Birbirini tanımayan iki arkadaşım aldatan ve oyunlar oynayan kızlar yüzünden artık düzgün erkek kalmadığını, o kızlardan nefret ettiklerini söylemişlerdi. Hatta birisi “ıssız adam” olursam benimle bir daha hiç görüşmeyeceğini söylemişti. İlginçtir kendileri bunu söyledikten kısa süre sonra bir sabah yatağımda açtılar gözlerini. Bütün bunlara gözyumdum ve gelip geçenleri izledim.

Yapılan bir genellemenin içine çekilmek bilhassa “farklı olma” takıntısı içindeki çoğu insanı rahatsız eder. Kızları ise büsbütün rahatsız eder. Ne var ki yaş gruplarına göre bu genellemeleri yapmak çok kolay. 23-24 yaşlarında üniversiteden yeni mezun olmuş, yeni çalışmaya başlamış olan kızlar işinde başarılı, ailesiyle yaşamayan, eğlenceli olduğu kadar yeri geldiğinde ciddi olabilen 30 yaş civarı erkekleri; 26-27 yaşında iş hayatında biraz daha ilerlemiş ve bir önce bahsettiğim türden bir erkekle ilişki yaşamış kızlar, kendi yaş gruplarında ancak gezip tozmayı, Nevizade’de Asmalı’da sabahlamayı adet edinmiş birine dönmeyi; 30 yaşın üstünde ve bahsettiğim iki tür ilişkiden geçmiş kızlarımız ise acilen ilk türden bir ilişkide evliliği arar durumdalar. Bizim penceremizden bu böyle görünüyor... iyidir kötüdür tartışılır ama bence çok çelişkili bu. İlk grup “üniversite bitti, çalışıyorum ve artık ayaklarımın yere sağlam basmasını sağlayacak bir erkek istiyorum”; ikinci grup “gencim güzelim, param var, gezeyim tozayım, yatayım kalkayım, bohem yaşayayım, kimse yediğime içtiğime karışmasın”; üçüncü grup ise “eyvah evde mi kaldım yoksa, benim bu hoppa erkeklerle işim ne? Acilen ayaklarımın yere sağlam basmasını sağlayacak bir erkek bulmam lazım” mantığı ile hareket ediyor. Yani diyeceğim odur ki 3 ana başlık altında inceleyebileceğimiz bu kızlarımızın her biri birer canavarcık olabiliyor nitekim bu kızlara aşık olmak yapılabilecek derin hatalardan biri midir bundan pek emin olamıyorum. İşte bu yüzden şu sıralarda aşık olmaya imtina ediyorum.

Herhalde en doğrusu herşeyi akışına bırakıp olduğu gibi, hissettiği gibi yaşaması insanın. Aldatılmak korkusu ile bir ilişki ne yaşanabiliyor ne de yaşatılabiliyor. Aldatılmayı ne kadar erteleyebilirsiniz ki? Sevgiliniz ya da eşiniz kafaya koyduktan sonra onu zincire vursanız bile bunu gün gelir yapacaktır. Doğru olan insanı bulup bulmadığınız tamamen alınyazınıza kalmış. Burada sevgiyi ve aşkı sınırsız yaşamak ve yaşatmaktan bahsediyorum. Kalbimizi sonuna kadar açıp içeri giren kişinin doğru insan olduğunu düşünmek beraberinde ya sonsuz mutluluk ya da sonsuz bir kazık yeme acısı getirecek. Her iki durumda da kazanmış olacağız. Kazık yesek bile daha ciddi adımlar atıldığında kazık yemekten iyidir diye bir teselli hep cebimizde olacak. Öte yandan karşımıza afet-ül devran bir hatun çıktığında bu yazının tek satırı bile umurumuzda olmayacak, o yüzden koyverin gitsin be yahu!

3 yorum:

Zeyno dedi ki...

Eskiden hiç böyle hesap kitap yazılmazdı. Kategorilere, guruplara ayrılmazdık. Aşık olurduk. Ayrılırdık, evlenirdik. Aldatırdık da, aldanırdık da. Korkularımız yoktu. Şimdi kadınlar hala kadın ama erkekler ürkek. Güzel yAzıyorsun her kimsen?
Not: Daha önce yaptığım yorum yayınlanmadı, bu da yayınlanmazsa bir daha yormam söyleyeyim:)

Mr.Zebra dedi ki...

Yorumun diğer yazının altında duruyor :)

Zeyno dedi ki...

Ben hala göremiyorum? Neyse, öyle diyorsan öyledir. İyi yAzıyorsunuz erkekler ama netice de ürkeksiniz ya:) Hayırlı olsun bu arada...

Yorum Gönder